29 Aralık 2022 Perşembe

Adet Döneminde Hamile Kalınır Mı? Hamile Kalmanın Riski Nedir?

Adet Döneminde Hamile Kalınır mı ?

Adet döneminde hamile kalma riski düşüktür, ancak mümkündür. Adet dönemlerinin zamanlaması her zaman tam olarak aynı değildir ve yumurtlama zamanı her ay değişebilir. Ayrıca, adet dönemlerinin süresi ve miktarı da değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, adet döneminde hamile kalma olasılığı düşük olsa da, tamamen ortadan kaldırılamaz. 

Eğer cinsel ilişkiye girdiğinizde hamile kalmaktan korkuyorsanız, doğum kontrol yöntemleri kullanarak hamile kalma riskini azaltabilirsiniz. Bunlar arasında en etkili yöntemlerden bazıları şunlardır:

 Hormonal doğum kontrol yöntemleri: Bu yöntemler, rahim içine yerleştirilen bir tüpçük, bir kapak veya bir hormonsal implant gibi cinsiyet hormonlarının salınımını düzenleyerek adet döngüsünü değiştirir ve hamile kalmayı önler.

 Mekanik doğum kontrol yöntemleri: Bu yöntemler, rahim ağzını kapatarak yumurta ve spermlerin birleşmesini önler. Örneğin, preservatifler ve diğer bariyer yöntemleri bu tür yöntemlerdir.

 Sterilizasyon: Bu yöntem, erkeklerde vasectomiyi ve kadınlarda tubal ligation'ı içerir ve üreme sisteminde bir müdahalede bulunarak hamile kalmayı tamamen önler. Bu yöntemler genellikle geri dönüşümsüzdür ve gelecekteki çocuk sahibi olmak isteyen insanlar için uygun değildir.

 Eğer cinsel ilişkiye girdiğinizde hamile kalmaktan korkuyorsanız, en uygun doğum kontrol yöntemini seçmeniz ve düzenli olarak kullanmanız önemlidir. Eğer hamile kalma riskini tamamen ortadan kaldırmak istiyorsanız, sterilizasyon yöntemlerini düşünebilirsiniz. Ancak, bu yöntemler geri dönüşümsüzdir ve gelecekte çocuk sahibi olmak isteyen insanlar için uygun değildir.

Adet Döneminde Hamile Kalma Riskli midir ?

 

Adet döneminde hamile kalma, hamile kalmak normal bir durumdur ve çoğu zaman riski yoktur. Ancak, adet döneminde hamile kalma, hamile kalma sırasında meydana gelebilecek zorlukların ve risklerin ortaya çıkma olasılığını artırabilir. Bu nedenle, adet döneminde hamile kalmanın bazı potansiyel zararları şunlardır:

 Geç tespit: Adet döneminde hamile kalma, hamileliğin geç tespit edilmesine neden olabilir. Bu, hamileliğin ilk aylarında önemli olabilecek tüm tıbbi müdahalelerin yapılmamasına ve bebeğin gelişiminde olabilecek risklerin göz ardı edilmesine neden olabilir.

 Gebelik komplikasyonları: Adet döneminde hamile kalma, gebelik sırasında meydana gelebilecek komplikasyonların olasılığını artırabilir. Örneğin, plasenta previa (plasenta rahim ağzının altında kalması) gibi gebelik komplikasyonları, adet döneminde hamile kalma sırasında daha sık görülebilir.

 Düşük riski: Adet döneminde hamile kalma, hamileliğin ilk aylarında düşük riskini artırabilir. Bu, hamileliğin ilk aylarında bebeğin vücut sistemlerinin oluşumu sırasında meydana gelebilecek risklerden kaynaklanabilir.

 Geç doğum: Adet döneminde hamile kalma, bebeğin doğum zamanının geç olmasına neden olabilir. Bu, doğum sırasında meydana gelebilecek riskleri artırabilir.

 Adet döneminde hamile kalma, hamile kalmanın normal bir durum olduğu için çoğu zaman zararları yoktur. Ancak, hamileliğin tüm aşamalarında düzenli olarak doktorunuza danışarak, hamileliğinizle ilgili olabilecek tüm riskleri azaltabilirsiniz.

Hamile Kalmak İçin En Uygun Zaman Nedir?

Hamile kalmak için en uygun zaman, kişinin kendi vücut döngüsüne göre değişebilir. Genellikle, yumurtlama dönemi hamile kalmak için en uygun zamandır. Yumurtlama dönemi, bir kadının vücudunda her ay gerçekleşen bir süreçtir ve bu süreçte yumurta, rahim içinden çıkarak tüplere doğru hareket eder. Yumurtlama dönemi, adet dönemlerinin ortasında veya sonunda olur ve yumurtlamanın olduğu günler hamile kalmak için en uygun zamandır.

 Ancak, yumurtlama zamanı her ay değişebilir ve adet dönemlerinin zamanlaması her zaman tam olarak aynı değildir. Ayrıca, adet dönemlerinin süresi ve miktarı da değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, hamile kalmak için en uygun zamanı tespit etmek için düzenli olarak adet günlerinizi takip etmeniz ve doktorunuzdan yardım almanız önerilir.

 Eğer cinsel ilişkiye girdiğinizde hamile kalmaktan korkuyorsanız, doğum kontrol yöntemleri kullanarak hamile kalma riskini azaltabilirsiniz. Bunlar arasında en etkili yöntemlerden bazıları şunlardır:

 Hormonal doğum kontrol yöntemleri: Bu yöntemler, rahim içine yerleştirilen bir tüpçük, bir kapak veya bir hormonsal implant gibi cinsiyet hormonlarının salınımını düzenleyerek adet döngüsünü değiştirir ve hamile kalmayı önler.

 Mekanik doğum kontrol yöntemleri: Bu yöntemler, rahim ağzını kapatarak yumurta ve spermlerin birleşmesini önler. Örneğin, preservatifler ve diğer bariyer yöntemleri bu tür yöntemlerdir.

 Sterilizasyon: Bu yöntem, erkeklerde vasectomiyi ve kadınlarda tubal ligation'ı içerir ve üreme sisteminde bir müdahalede bulunarak hamile kalmayı tamamen önler.

 Yumurtlama Dönemi Hesaplama

 

Hamilelik için yumurtlama hesabı, hamile kalmak için en uygun zamanı tespit etmenize yardımcı olur. Yumurtlama hesabını yapmak için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz:

 Adet dönemlerinizin süresini belirleyin: Adet dönemlerinizin ne kadar sürdüğünü tespit etmek için, en az bir yıl boyunca adet günlerinizi tutun ve ortalama adet süresini hesaplayın. Örneğin, eğer adet dönemlerinizin ortalama süresi 28 gün ise, yumurtlama dönemi 14. gün olarak hesaplanır.

 Yumurtlama dönemini tespit etmek için adet günlerinizi tutun: Adet dönemlerinizin başlangıcından itibaren, yumurtlama dönemini tespit etmek için adet günlerinizi tutun. Yumurtlama dönemi, genellikle adet dönemlerinin ortasında veya sonunda olur. Örneğin, eğer adet dönemlerinizin ortalama süresi 28 gün ise, yumurtlama dönemi 14. gün olarak hesaplanır.

 Yumurtlama döneminde cinsel ilişkiye girdiğiniz günleri belirleyin: Yumurtlama döneminde cinsel ilişkiye girdiğiniz günleri belirleyerek, hamile kalmak için en uygun zamanı tespit edebilirsiniz. Yumurtlama döneminde cinsel ilişkiye girdiğiniz günler, yumurtlama dönemi ve birkaç gün öncesi ve sonrası olabilir.


27 Aralık 2022 Salı

Hamilelikte Göğüs Ağrısı

 Hamilelikte Göğüs Ağrısı

Hamilelik sırasında göğüs ağrısı sık görülen bir durumdur. Aşağıdakileri içeren bir dizi nedenden dolayı olabilir:

- Diyaframa baskı yapan rahmin neden olduğu ağrı

- Hazımsızlık veya mide yanmasından kaynaklanan ağrı

- Üst karın veya mide bölgesindeki kas kramplarından kaynaklanan ağrı

- Kan basıncında ve kalp atış hızında artışa neden olan stres ve kaygı

- Safra taşları veya böbrek taşlarının bir sonucu olarak göğüs ağrısı.

Bu yazımızda hamilelikte göğüs ağrısının nasıl tedavi edileceğinden bahsedeceğiz.

Hamilelikte Göğüs Ağrısı Neden Olur ?

Hamilelik sırasında göğüs ağrısı yaygındır ve birçok farklı faktörden kaynaklanabilir.

Hamilelik sırasında göğüs ağrısı yaygın bir semptomdur, ancak birçok farklı faktörden kaynaklanabilir. Göğüs ağrısının nedenini bilmek önemlidir, böylece onu rahatlatmak için uygun adımları atabilirsiniz.

Hamilelikte göğüs ağrısına genellikle üç şeyden biri neden olur: mide ekşimesi, hazımsızlık veya kabızlık. Bu nedenlerin tedavisi, göğüs ağrınıza neyin sebep olduğuna bağlı olarak değişir, ancak genel olarak mide ekşimesi ve hazımsızlık için antiasitleri ve kabızlık için dışkı yumuşatıcıları denemelisiniz. Bu tedavileri denedikten sonra göğüs ağrılarınız devam ederse, hamilelikte göğüs ağrısının diğer olası nedenleri hakkında doktorunuza danışın.

Hamilelikte Göğüs Ağrısı Nasıl Geçer ?

Bu genellikle geçici bir sorundur ve şiddetli olduğunda, mümkün olan en kısa sürede tıbbi yardım almanız önerilir, kadınların yalnızca beşte biri yüksek tansiyon ve preeklampsi geliştirir.

Hamilelik sırasında mideniz bulandığında veya öfke patlaması yaşadığınızda nefesinizi tutmanız yardımcı olmaz, bu nedenle bu yazıda size hamilelik sırasında göğüs ağrısını hafifletmeye yardımcı olacak bazı yararlı ipuçları vereceğiz;

1) Bolca su için - Yeterince su içmek, tüm organların birlikte sorunsuz çalışmasını sağlar ve size iyi bir enerji akışı sağlar.

2) Akupunkturu deneyin - Çin Akupunktur Enstitüsü araştırmacıları, 90'larda yaklaşık 100 hamile kadının katıldığı kontrollü bir çalışmada, akupunkturun hem fiziksel ağrıyı hem de günlük yaşam üzerindeki etkisini azalttığını buldu; 

26 Mayıs 2018 Cumartesi

HAMİLELİKTE EMNİYET KEMERİ KULLANIMI

Gebelik dönemi, 40 hafta süren ve anne talibinın düzgüsel iş yaşamı gereği yada daha değişik nedenlerle otomobil ya da başka motorlu taşıt araçlarıyla seyahat yaptığı bir dönemdir. Elbette tüm gebelik süresince bir anne adayının evine bağlı kalması düşünülemez. Anne adaylarımızın birçoğu, gebelik dönemleri boyunca yaygın olarak otomobil yolculuğu yapmalarına rağmen, birbir çok gebelik döneminde güvenlik kemerinin doğru kullanımının iyi mi olması gerektiğinden habersizdirler. Bazı anne adayları gebeliklerinin ilk aylarında güvenlik kemeri kullanıp karınları büyüyünce bebeklerine zarar verme endişesiyle kemer kullanımını bırakmakta, bazıları hava yastığına güvenmektedirler.

EMNİYET KEMERİ BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ? 

Anne adaylarına gebelikte emniyet kemeri kullanımı konusunda bilgi maalesef yeterince verilmemektedir. Normal olarak gebelik haftası ilerledikçe kemer takmak ve rahat araç kullanmak daha da zorlaşır. Sadece bazı kurallara uyularak güvenlik kemeri kullanımına rahat bir şekilde devam edilebilir.

 Öncelikle eğer aracı kendiniz kullanacaksanız aracınıza "rahat" bir halde yerleşmelisiniz. Karnınız büyüdükçe direksiyon simidi sizin yerinizi daha çok daraltacaktır. Bir çözüm olarak koltuğunuzu mümkün olduğunca geriye alıp, arkanızdaki ve altınızdaki boşlukları birer yastıkla doldurmayı deneyebilirsiniz.

Direksiyon simidi ğöğüs hizasında ayarlanmalıdır

Direksiyon simidinin yüksekliğini karın seviyenize değil, göğüs seviyenize ayarlamanız yerinizi artıracaktır. Bu önlem, olası bir çarpışma anında hava yastığınız varsa, hava yastığının karnınıza doğru değil göğüs kafesinize doğru açılmasını sağlayacaktır.

HANGİ KOLTUKTA OTURUSANIZ OTURUN kesinlikle TAKIN güvenlik kemerini her yolculukta kullanmalısınız. İster arka koltukta, ister ön koltukta olsun, ister arabayı kendiniz, isterse başkası kullansın her zaman güvenlik kemerinizi takmalısınız. Ufak bir mesafe veya doğum ağrıları için hastaneye gidilen bir seyahat da olsa bu ihmal edilmemelidir. Hava yastığı hiçbir süre emniyet kemerine bir alternatif olarak görülmemelidir. Emniyet kemerinin omuzdan kalçaya uzanan uzun bir kısmı, bacakların ve karnın üst kısmını saran kısa kısmı olmak üzere iki parçası vardır. Bu iki parça bireyin vücudunu üç ayrı noktadan sarıyor ve ani bir darbede uzun kısım en üst noktadan kilitlenerek vücudun üst kısmının öne gitmesini engeller. Alttaki kısa parça ise vücudun alt kısmını sabitleyerek kişinin öne gitmesini ve yerinden havalanmasını engelleyerek etki gösterir

KEMER TAKMAZSANIZ HEM KENDİNİZİ hem de BEBEĞİNİZİ TEHLİKEYE ATARSINIZ! 

Bir kaza yahut bir fren esnasında emniyet kemerinin kilitlenerek size zarar vereceği korkusu duyuyorsanız ve bundan dolayı güvenlik kemeri takmıyorsanız bir düşünün: emniyet kemerinin üstteki noktadan sabitlenmesi ve kilitlenmesi için çok ani bir hız azalması gerekir. Yani kemer ya bir çarpışma ya da çok ani yapılmış bir fren gibi durumlarda kilitlenir.

Bu kadar ani bir hız değişikliği aslına bakarsan fizyolojik kanunlara bakılırsa bireyin öne doğru çok hızlı bir şekilde hareket etmesine ve hatta vücudun havalanmasına bile yol açabilir. Bu da ferdin başının ve gövdesinin cama çarpmasına, bacaklarının sıkışmasına ve ileri durumlarda araç dışına fırlamasına bile niçin olabilir. Oysa emniyet kemeri bunu ne olursa olsun önler. Kısaca ani bir fren veya kazaya güvenlik kemersiz yakalanan anne adayı, hem kendisini hem de bebeğini daha büyük bir tehlikeye atmış olmaktadır.

Otomobile BİNER BİNMEZ TAKIN emniyet kemeri otomobile binildikten sonrasında derhal takılmalıdır. Emniyet kemerinin üst noktasından omuz hizasına gelecek şekilde yükseklik ayarı yapılmalı ve uzun parça göğüs kafesinin üzerinden aşağı doğru gidecek şekilde ayarlanmalıdır. Üst parça asla koltukaltı bölgesine veya ileri gebelik dönemlerinde karnın altına alınmamalıdır. Gerginliği düzgüsel bir harekete izin verecek şekilde yükseklik ayarıyla sağlanmalıdır.

 Alt parça ise bacakların üst kısmında ve karnın altında durmalıdır. Kafalık ayarı da boynu arkadan destekleyecek şekilde yapılmalıdır.

ARAÇTAN ÇIKARKEN DİREKSİYON SİMİDİNİ YÜKSELTİN

Aracınızdan çıkarken eğer direksiyon simidinizin yükseklik ayarı var ise yükselterek bırakınız ve enstrumantan bu şekilde çıkınız. Bu, otomobilinize bir dahaki sefere binerken size kolaylık elde edecektir.

5 Şubat 2014 Çarşamba

adete birkaç gün kala hamile kalınır mı?

ARKADAŞLAR BEN ADET OLUCAM DİYE 2 GÜN ÖNCESİ KORUNMADIK. 8 ŞUBATTA EŞİMLE BRLİKTE OLDUK. VE BUGÜN AYIN 21 İ. BEN HALA ADET OLMADM. 5 DEFA TEST YAPTM AMA NEGATF EN SON BUGÜN YAPTM. YANİ İLŞKİ GÜNÜNDEN 13 GÜN GEÇTİ. SZCE HAMİLE OLMA İHTİMALİM VAR MI? GÖĞÜSLERİM ACIYO VE KARNIMIN ALT TARAFINDA ŞİŞKİNLİK HİSSEDİYORUM ARADA DA KASIKLARIMA İNCE İNCE KRAMPLAR GİRİYOR. ÇILDIRCAM ARTK YA. YAKN Bİ ARKADAŞIM ADETE 4 GÜN KALA AYNI BÖYLE HAMİŞ KALDI VE TESTİ DE 14 GÜN SONRA SONUÇ VERDİ.10 11 12 13. GÜNLER NEGATİF ÇIKMIŞ 14. GÜN POZİTİF. NOLUR YARDIM EDİN YA KAFAYI YİCEM ARTK.
 MRB canım adete 3 gün kala hamile kalman mantıken imkansız.Çünki 20. günden sonra yumurtlama olmuyor.Ama istisnalar olurmu onu bilemem. Düzensiz adet görenlerin yumurtlama günleri düzensiz oluyo diye biliyorum

22 Kasım 2013 Cuma

Bebeğin Anne Karnındaki Hareketleri

Bebeğin Anne Karnındaki Hareketleri

Bütün anne adayları hamile kaldıkları ilk günden itibaren, karnında taşıdığı bebeği hissetmek ister. Onun ilk hareketlerini hissetmek, bebeğin varlığını biraz daha gerçekçi kılar. O anlarda, içinizde bir canlının yaşadığını daha iyi anlarsınız.
Hiç beklenmeyen bir anda hissedilen bu hareketi hemen paylaşmak istersiniz. O an en yakınınızdaki ile mutluluk gülücükleri atıverirsiniz. En çok da baba ile paylaşmak isteği ağır basar. İkinizin bir parçasını hissetmek, birlikte yaşadığınız duyguların en güzelidir belki de.

Bebeğinin ilk hareketlerini her anne adayı farklı tanımlar. Kimileri baloncuk ya da mısır patlamasına benzetirken, kimileri de kelebeğin ya da küçük bir kuşun kanat çırpması olarak anlatır. Hatta karnın içinde gaz dolaşması olarak algılandığı da olur. Ayrıca, zayıf bir kadının kilolu bir kadına göre, hareketleri hissetme duyarlılığı daha yüksektir.

Bebeğin anne karnında haraketleri aslında hamileliğin ilk üç ayı içinde başlar. Fakat anne adayları bu farkedemezler. İlk bebeğine hamile olanlar genelde 20 ve 24. haftalarda farketmeye başlarlar. Daha önceden çocuk sahibi olmuş deneyimli anne adayları ise 16. haftadan sonra hissetmeye başlayabilirler.

Anne karnında en hareketli dönemleri 24. haftadan sonra başlar. Bu haftadan sonra onun hareketini sürekli hissetmek isteyen anne adayları, bebeğin sağlıklı ve yaşıyor olduğu düşüncesiyle olaya ayrı bir boyut kazandırır. Hareket etmemesi durumunda heyecan ve telaş yaşanabilir. Bebeğin hareketleri 26. haftaya kadar hissedilmediği taktirde doktora mutlaka bildirilmelidir.

Bebeğin hareketlerinde anne adayını düşündüren başka  bir konuda, bu hareketlerin sıklığıdır. Kimileri bu hareketleri çok sık olarak tanımlarken, kimileri de hareketlerin azlığından şikayetçidir.  Bebek hareketleri gün boyunca değişkendir ve devamlı hareket etmesi beklenmemelidir. Bebeğin de uyku aralıkları olduğu unutulmamalıdır. Ancak, hamileliğin 28. haftasından sonra bebeğin hareket sayısı, bebeğin durumu hakkında gerçek bilgiyi verebilir. Bebek bir günde 100-150 kez hareket eder. Ancak bu hareketlerin tamamı annenin hissedebileceği büyüklükte değildir. Günde 15-20 defa net hareketi hissetmek, bebeğin sağlıklı olduğunu büyük oranda göstermektedir.

Bebeğin çok hareket etmesi, ilerde hiperaktif bir çocuğa sahip olunacağı anlamına gelmeyeceği gibi, az hareket eden bebeğin de problemli bir bebek olacağı anlamına gelmez. Ayrıca bu hareketlerin cinsiyetle herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır. 

Sürekli hareket halinde iseniz ve yorgunsanız, hatta karnınız açsa, bebeğin hareketlerini hissetmeyebilirsiniz. Bebek karın içinde sallandığından uyku süresini uzun tutmuş olabilir. Üstelik bebeğin karındaki duruşu da hareketleri hissetmenizi engelleyebilir. Bebek hareketleri genelde en çok sabahları, gece yatınca ve yemeklerden hemen sonra hissedilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, doğum yaklaştıkça ve bebek büyüdükçe, yeri daraldığından hareketleri yavaşlar.

Bebeğin duyuları anne karnındayken gelişmeye başlar. Dolayısıyla da bebeğin verdiği tepkiler, işitme, dokunma, tat alma, görme duyuları geliştikçe ortaya çıkar. Bebeklerin anne karnında gelişen duyularından ilki tat almadır ve 12. haftadan itibaren gelişmeye başlar. Koku alma duyusu ise tat alma duyusu ile birlikte gelişir. Bebek duyduğu seslere de zamanla tepki verir. Sizin konuşmalarınız ve sesinizin yüksekliği onun farklı tepkiler vermesini sağlayacaktır. Yumuşak tonla konuşmanız onu sakinleştirecek, sinirli sesiniz yükseldiğinde onun tekmelerine neden olacaktır. 34. haftada işitme duyularını tamamlar.  Dokunma duyusu ise son halini 20. haftada tamamlar. Dolayısı ile erken dönemlerde dokunmaya duyarlıdır. Annenin dokunuşlarını hisseder. Görme duyusu ise, en son gelişimini tamamlar. 25. haftada gelişmeye başlar. Işıklı ortamlarda tepki verebilir.

Bebek hareketlerinin bir başka amacı da, doğuma uygun pozisyonu almaktır. Bebeklerin çoğu anne karnında 32-36 haftaları arasında başaşağı konumuna döner. Bebek doğum kanalına yerleştiğinde rahmin diyafram üzerindeki etkisi kalkar ve anne daha derin nefes alabilir.

Bebek ve Çocuklarda Kabızlık

Kabızlık bebeklerde ve küçük çocuklarda sık karşılaşılan bir rahatsızlıktır. Her bebeğin bağırsaklarının çalışma düzeni ve dışkılama sıklığı farklıdır. Bazı bebekler her gün kaka yapmayabilir.
Bebeğin dışkısı yumuşaksa, bebek zorlanmadan kaka yapıyorsa ve aynı zamanda kilo alışı düzenli, genel durumu da iyi ise endişelenmeye gerek yoktur.

Eğer bebek normal sıklığının dışında birkaç gün kaka yapamadıysa, sert ve yoğun, zaman zaman çakıl taşı gibi dışkılıyorsa, bunu yaparken acı çekiyorsa veya kakasında kanlı izler varsa kabız olmuş demektir. Kabızlık üç günden fazla sürmüşse ve dışkıda kan görülmüşse bebek mutlaka doktora götürülmelidir.

Yeni doğan bebeklerde kabızlık çok daha az görülür. Bebeğin kaka yaparken yüzünün kızarması normaldir, kabız olduğu anlamına gelmez. Genelde anne sütü alan bebekler daha sık kaka yaptıklarından kabızlık görülmez. İnek sütü alan bebekler ya da formül mama ile beslenen bebeklerde kabızlık görülme olasılığı daha fazladır.

Bebek anne sütü alıyorsa ve buna rağmen bebekte kabızlık yaşanıyorsa, anne diyetinde kabızlığı önleyici besinlere öncelik verilmelidir. Bebekler ve küçük çocuklar formül mama alıyorlarsa kabızlığı önleyici mamalar tercih edilmelidir. Eğer küçük bir bebekte yine de kabızlık meydana gelirse, büyük olasılıkla yetersiz beslemeden ileri gelmiş olabilir. Bu nedenle, bebeğe yeterli miktarlarda anne sütü ya da mama verilmesi özellikle önemlidir.

Kabızlık, kalınbağırsağın sonundaki kaslar sertleştiği ve kakanın normal geçişini önlediği zaman meydana gelir. Kaka bağırsakta ne kadar uzun süre kalırsa, o kadar sıkılaşıp kurur ve vücuttan atılması zorlaşır. Sertleşmiş kaka kalın barsağın son kısmından geçerken yırtılmalara ve çatlaklara neden olur. Bu da bebeklerde ve çocuklarda kasılmalara neden olur. Çocuklar, bu acıyı yaşamamak için kakayı tutmak isteyebilir ve dışkılama hissini bastırabilir. Bu da kakanın içerde daha çok kurumasına, büyük çap ve hacme ulaşmasına neden olur. Böylece kabızlık döngüsü başlamış olur.

Kabızlığın birçok nedeni vardır. Genelde beslenme alışkanlıklarından ve düzensizliklerinden dolayı olur. Bazı enfeksiyon hastalıkları, metabolik hastalıklar ve bazı ilaçlar da kabızlığa neden olabilir. Ek besinlere geçiş ve diş çıkarma da kabızlığa neden olabilecek etkenlerdir. Kabızlıkta en önemli durum yemek düzenidir. Çocuğun lifli gıdalar alması, bol sıvı tüketmesi, düzenli dışkılama amaçlı tuvalete gitmesini sağlamak alınacak önlemlerdir. Yanlış beslenmenin yanında, bebekteki ve çocuklardaki hareketsizlik de kabızlığa neden olabilir.

Bebeklerde ek gıdalara başlandığında; muz, patates ve pirinç lapası kabızlığa neden olabilir. Bu gıdalar daha aralıklı zamanlarda verilmelidir. Bebeğin beslenmesine daha fazla meyve ve sebze püresi eklenmelidir. Bebeğe, bir yaşına kadar inek sütü verilmemelidir. Sulandırılmış meyve suyu ve öğünler arasında kaynamış ılık su kabızlığı yumuşatabilir. Hazır mama kullanılıyorsa ölçüsünü doktor kontolünde tekrar gözden geçirilmeli ve içeriğinde prebiyotik lifler içeren mamalar tercih edilmelidir.

Ek besine geçmiş olan bebeklerde ve çocuklarda beslenme şekli; sebze, meyve, baklagiller, kepekli ekmek, yulaf gibi artık bırakan lifli yiyeceklerden zengin olmalıdır. Çocukların beslenme diyetinde özellikle; kuru erik, kayısı, kuru üzüm, bezelye, fasulye, brokoli, kabak, kepekli ve tahıllı ekmekler olmalıdır.

Sürekli kabızlığı olan çocuklar genelde, çabuk doyan iştahsız çocuklardır. Aynı zamanda bu çocuklar, ana öğünlerde yemek yemektense, aralarda abur cubur atıştırmayı severler. Böyle durumlarda bir beslenme uzmanı ile görüşmek faydalı olmaktadır. Kabızlığı tekrarlayan çocuklarda karın ağrıları, kramplar, bulantı, kusma görülebilmektedir.

Kabızlık sözkonusu olduğunda, doktora danışılmadan, bebeğe asla müshil, fitil ya da lavman uygulanmamalıdır. Kabızlık tedavisinde temel amaç; kalın bağırsağı ilk aşamada boşaltmak, sonrasında düzenli bağırsak alışkanlığını devam ettirebilmek ve kaka yapmayla alakalı olan ağrının ve korkunun ortadan kaldırılmasıdır. Ağrının ortadan kalkmasını sağlayacak durum ise, kakanın yumuşak kalması ve kalın olmamasıdır. Bunun için düzenli ve kontollü bir diyetin yanında tuvalette yeterli süre kalma alışkanlığının edinilmesidir. Tuvalet terbiyesini kazanmış çocuklar, kahvaltıdan ve akşam yemeğinden sonra 5-10 dakika süreyle tuvalette oturtulmalıdır.

Tedavi süresi çocuktan çocuğa değişiklik göstermektedir. Küçük çocukların büyük çocuklara göre daha uzun süreler tedavi edilmesi gerekilir. Ayrıca, kakanın uzun süre barsakta kalması, kalın bağırsağın genişlemesine neden olduğundan ameliyat da yapılabilmektedir.

Bebeklerde İshal

Günde 3 kez ve daha fazla, 200 gramdan çok, yumuşaktan sulu kıvama kadar değişen dışkılamaya ishal denir. Bebeklerde en sık görülen hastalıklardan biridir. Bebeklerin kaç aylık olduklarına ve beslenmelerine bağlı olarak günde 3-5 keze kadar normal kıvamda dışkı yapmaları normaldir.
Yenidoğan ve süt çocuklarında, en fazla 6 ay-2 yaş arasındaki bebeklerde görülür.Yenidoğan bebeklerde anne sütüyle beslenmeden dolayı altın sarısı renkte ve günde 7-8 kez dışkılama normal sayılmaktadır. Her bebeğin bağırsak çalışma düzeni farklı olduğu için kendi gözlemleriniz çok önemlidir. Bebeğinizin dışkısı normalden daha sulu ise ve daha sık ise ishal olmuş demektir. İshalin diğer belirtileri de ateş, bulantı, kusma, karın ağrısı, iştah kaybı ve kilo kaybıdır.
Nedenleri Nelerdir?
İshal vücuttan önemli ölçüde su ve tuz kaybına neden olur. Dehidratasyon adı verilen vücudun ciddi miktarda susuz kalması durumu ishalde tedbirler alınarak önlenebilir bir durumdur.
İshalin genelde mikrobik enfeksiyonlardan kaynaklanmaktadır. Bu enfeksiyonlar bakteri, virus ve parazitler tarafından oluşturulmaktadır. Virüs, bakteri ve parazitlerin bulaştığı yiyecekler ve su ishale neden olabilir. Bunun yanında beslenme hataları, doğuştan kaynaklanan metabolizma hastalıkları, bağırsak hastalıkları, zehirlenmeler, ilaçlar ve özellikle antibiyotikler yer alır.
Belirtiler
Hafif ishalde sulu dışkılama 3-4 gün boyunca devam eder. Bu duruma kusma ya da ateş eşlik edebilir. DEHIDRATASYON göz kürelerinin ve bıngıldağın çökmesi, ağız içinin kuruluğu gibi belirtilerle kendini gösterir. Hafif ishalde bu tür bulgular yoktur. Orta derecedeki sıvı kayıplarında bu belirtiler farkedilir. Dışkı sayısı genellikle 4-10 arasındadır. Ağır ishal ve dehidratasyonda günde 10 kereden fazla dışkılama, çok sayıda kusma, ateş gibi belirtiler yanısıra 'susuzluk' belirtileri çok daha şiddetli olmakla birlikte, nabız zayıflar, idrar miktarı azalır ve şuur kaybı görülebilir.
Tedavi
 İshal sırasında bebeğiniz sıvı kaybına uğrayacağı için bol sıvı tüketmesini sağlamalısınız. İçme suyunu kaynatmak yararlı olacaktır. Bebeğinize her zamankinden daha çok su içirin. Bu ilk tedbir; ishali durdurmak için değil, kaybolan suyu yerine koymak içindir. Akut ishalde vücudun kaybettiği su ve tuzun yerine konması tedavinin esasını oluşturur.
 Bebeğinizi emziriyorsanız, yapabileceğiniz en iyi şey az az ve sık sık emzirmektir. Bebeğinizi emzirmiyor, katı gıdalarla beslenmeye geçmişseniz doktorunuzun tavsiyesi ile alabileceğiniz bir ishal maması yedirebilir, pirinç lapası, kuru ekmek, patates ve muz püresi gibi nişastalı yiyecekler verebilirsiniz. Bunun yanında kaynatılmış su ve bu suyla yapılmış ayran ve taze elma suyu, havuç suyu içirilip sıvı tüketimi artırılmalıdır. İnek sütü ile beslenen bebeklere, bunun yerine yoğurt verilebilirsiniz. Bir yaşın altındaki bebeklerde ishal kesici ilaçlar kullanılmamalıdır. Eczanelerde ve sağlık kuruluşlarında bulunan tuz-şeker karışımı elektrolit çözeltilerden temin edebilirsiniz.
 Eğer bebeğinizin durumu 24 saattir düzelmiyor, ağızdan su-tuz karışımı tedavisine rağmen ishal devam ediyor, kusmalar tekrarlıyor, yüksek ateşle birlikte su kaybı bulguları (aşırı susama, çökmüş gözler) belirginleşiyorsa bebeğinizi mutlaka yeniden doktorunuza götürün. Hastanede damardan serum tedavisi gerekli olabilir. Su kaybının belirtileri, bebeğin huzursuz olması fakat gözyaşının yetersiz olması, bebeğin gözlerinin ve bıngıldağının çökük olması, karın derisini çekip bıraktığınızda eski haline yavaş gelmesi, ağız ve dilinde kuruluk olması ve istekle su içmesidir.
DOKTORUNUZA DANIŞMADAN BEBEĞİNİZE KESİNLİKLE İSHAL KESİCİ İLAÇ VERMEYİNİZ...
İyileşme
İshal olan birçok bebek normalde çabuk iyileşir. Bebeğiniz için sağlıklı besinler, kişisel ve ev hijyeni, bebeğin beslenmesinde kullanılan araç-gereçlerin temizliği, mama hazırlamadan ve bebeği beslemeden önce annenin ellerinin temizliği, besinin hazırlanmasında kaynatılıp soğutulmuş içme suyunun kullanılması gibi faktörler ishal riskine karşı en önemli korunma faktörleridir.